6 Aralık 2007 Perşembe

İstanbul'u Dinliyorum


İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.


Orhan Veli Kanık

Acıkmasını bekleyin!


03.12.2007
Çocuğunuzun yemek yeme problemi var ve siz bunun için endişeleniyorsunuz. Yalnız değilsiniz, dünyada sizinle aynı endişeyi yaşayan binlerce anne-baba var. Peki bu problemi çözmek için ne yapmalısınız? Çocuğunuzu yemek yemesi için zorlamalı mısınız yoksa ona karar vermesi için fırsat vermeli misiniz?

Anne ve babalarla konuşulduğunda birçoğu özellikle küçük yaşlardaki çocuklarını yemek yemekte zorladığını söylüyor. Çünkü anne - babaların çoğu, çocukları küçük olduğu için yemek zamanlarına karar veremeyeceğini düşünüyor... Bu durumu anlayışla karşılamak mümkün değil ama bu davranış ne kadar iyi niyetli olsa da birçok yanlışı da içeriyor.

Çocuğunuzda böyle bir problemle karşılaştığınızda öncellikle bir uzmana başvurmalısınız. Çünkü bu problemin fizyolojik nedenlere bağlı olup olmadığından emin olmanın en güvenilir yolu bu. Eğer bir doktora başvurmuşsanız ve çocuğunuzda herhangi bir fizyolojik neden yoksa problemi çocuğunuzda değil kendinizde arayarak işe başlayabilirsiniz.

Neler yapabilirsiniz?
Aile içinde yemek yeme düzeni oluşturmaya özen gösterin. Çocuğunuzu belirli yemek saatlerine alıştırırsanız yemek yemesi daha düzenli olacaktır.

Uzmanların önemle vurguladığı bir nokta; aile ortamında yemek yememe davranışını gösteren birçok çocuğun okul ortamında bu davranışı göstermemesi. Bunun en önemli nedeni çocuklara okul ortamında belirli saatlerde yemek yeme şansına sahipler dolayısıyla yemek saatleri sırasında aç oluyorlar, bu da onların yemek yememe ihtimallerini azaltıyor.

Çocuğunuzla aynı zamanlarda yemek yemeye özen gösterin. Sofrada paylaşılan zaman çocuk için oldukça önemli. Sofrada çocuğunuzla konuşarak onun da o andan zevk almasına yardımcı olun. Böylece yemek yemek onun için hem doyurucu hem de eğlenceli bir aktivite haline gelecektir.

Çocuğunuzu yemek yemesi için zorlamayın. Acıkmasını bekleyin. Hiçbir çocuk açlıktan ölmez. Çocuğunuza kendi açlık hissini anlaması için fırsatlar verin.

Yemekleri çocuğunuzun tabağına koyarken farklı şekiller oluşturarak servis edin. Örneğin salata tabağı hazırlarken sebzelerden bir yüz şekli oluşturabilirsiniz. Marulları saç, salatalıkları göz, havucu burun şeklinde kullanabilirsiniz. Yaratıcılığınızı kullanarak farklı dizaynlar yapıp çocuğunuzu yemek yemeye teşvik edebilirsiniz.

Bazı uzmanlar yemek yemeden bir saat önce sıvı gıda tüketiminin durdurulmasını öneriyor. Çünkü sıvı gıdalar kısa süreli tokluk hissi ve şişkinlik yarattıkları için çocukların yemek yemelerini engellediklerini belirtiyorlar.

Öğün aralarında çocuğunuzun abur cubur yemesini engelleyin. Bu tip yiyeceklerle karnını doyurmasını önleyin.

Çocuğunuzun istediği şekilde yemek yemesine imkan sağlayın. Özellikle küçük yaşlarda onları belirli kalıplar için zorlamayın. Farklı deneyimlerle doğruyu bulacaklardır, unutmayın!

Kaynak: Milliyet.com.tr

4 Aralık 2007 Salı

adı CAN..


Kaliforniya'da Long Beach şehrindeki Eyalet Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak ders verirken, aynı sömestrde benim iki dersimi alan bir kız öğrencim dikkatimi çekmeye başlamıştı. Bu genç bayanın şu özelliklerinin farkına varmıştım: Her şeyden önce çok güzel bir kızdı; gözüm gayri ihtiyari ona gidiyordu. İkinci olarak çok iyi bir öğrenciydi; bütün sınav ve ödevlerde en yüksek notu o alıyordu. Ayrıca, çok hanımefendi, çok nezih bir kişiliği vardı. Bölümün bir pikniğinde kız öğrencimin nişanlısıyla tanıştım ve itiraf edeyim, ilk aklımdan geçen, "Armudun iyisini ayılar yer" düşüncesi oldu. Yukarıda özelliklerini saydığım o güzel kızın bana tanıştırdığı erkek, yirmi yedi-yirmi sekiz yaşlarında, saçı biraz dökülmüş, şişman denecek kadar toplu, çirkin, kısa boylu biriydi.

Bu kişiye parası için yüz vermiş olabileceğini düşündüm. Daha sonra öğrendim ki, bu genç adamın parasal gücü yok; başka bir üniversitenin psikolojik danışmanlık bölümünde doktora öğrencisi olarak okula devam ediyor ve ileride akademisyen olarak kariyer yapıp profesör olmak istiyor.

Acaba benim güzel öğrencim bu adamda ne bulmuştu? Bir hafta sonra ders çıkışı koridorda öğrencimin yanına yaklaştım ve Sally adıyla anacağım öğrencimle aramızda şöyle bir konuşma geçti:

"Sally, nişanlınla nasıl tanıştığınızı merak ediyorum?

"Bir kilise faaliyetinde aynı komitede çalıştık; o zaman tanıdım kendisini "

"Nesi seni etkiledi; hangi özelliklerini sevdin?

Sally, bir Amerikalı olarak bu soruyu hiç beklemiyordu. Amerikan kültüründe, bu tür sorular kişinin mahremiyetine tecavüz olarak kabul edildiğinden pek sorulmaz. Amerikan kültürüne göre ben o anda Sally'nin mahremiyetine 'burnumu sokuyordum.'

Şaşkınlığı geçince çok içten, gözlerinin içi gülerek, "O şahane bir insan; o benim kahramanım! Ben ondan çok şeyler öğrendim" dedi.

O anda ilk hissettiğim şey kıskançlık duygusu oldu. Güzel bir kadının erkeğine, "Sen benim kahramanımsın" duygusu içinde bakmasının erkeğe verilmiş en büyük hediye olduğunu hissettim ve anladım. Bu hediyeyi, hayatım boyunca hiç almadığımı biliyordum ve o kişiyi kıskandım.

"Nasıl yani?" dedim.

"Frank bir yetimhanede büyümüş. Yetim olmanın ne demek olduğunu bildiği için, üniversite öğrencisi olunca, yetimhaneden iki çocuğa ağabeylik yapma kararı almış. Haftada on saatini onlara ayırıyor; onlarla buluşup oynuyor, kitap okuyor, onları müzeye götürüyor. Onların iyi gelişmesi için elinden geleni yapıyor. Biri ameliyat oldu, hastanede yatıyor ve Frank şimdi akşamları hastanede kalıyor, geceleri ona bakıyor."

Yüzüme tokat yemiş gibi oldum. Utandım. Kendime kızdım. Ben güya en yüksek eğitim düzeyine gelmiş biriydim ve karşımdakini hala dış görünüşe göre yargılıyor ve onu "ayı" olarak görüyordum. İçimdeki pislikten utandım. Bir süre sonra Sally'nin içinde yetiştiği aile ortamını merak etmeye başladım. Şöyle bir mantık yürüttüm: o adama baktığım zaman ben neden, 'Armudun iyisini ayılar yer' diye düşündüm? Çünkü ben, içinde yetiştiğim ortamda sık sık bu benzetmeyi duyarak büyümüştüm. İçinde yetiştiğim ortam beni nasıl etkilemişse, Sally'nin içinde yetiştiği ortam da onu öyle etkilemiş olmalıydı.

Birkaç hafta sonra Sally'e, ailesinin nerede oturduğunu sordum. Los Angeles'in üç yüz elli km kuzeyindeki bir kasabada oturuyorlarmış. Onun ailesiyle tanışmak istediğimi, bunu mümkün olup olamayacağını sordum. "Kendilerine bir sorayım, eminim sizinle tanışmak isteyeceklerdir," dedi ve iki gün sonra, "Ailemle konuştum; sizinle tanışmaktan mutlu olacaklarını söylediler," dedi. Dört-beş hafta sonra San Francisco'ya gidecektim, Sally'nin ailesinin yaşadığı kasaba yolumun üstündeydi, onlara uğrayabilir, onlarla tanıştıktan sonra yoluma devam edebilirdim.

Bu planımı Sally'e söylediğimde Sally, "O gün ben de aileme gidecektim; isterseniz beraber gidebiliriz," dedi. Ailesine haber verdi. Onlar da sabah kahvaltısına gelmemizi söylemişler. Long Beach'ten sabahın altısında yola çıktık ve dokuz buçuk civarında Sally'nin ağabeyi Brian'ın evine vardık. Sally'nin babası George orada buluşmamızı uygun görmüş. Çok güleryüzlü bir aileydi. Brian'ın, en ufağı dört yaş civarında dört çocuğu vardı.

Ziyaret ettiğim bu güleryüzlü sıcak ailede, iki olay gerçekten dikkatimi çekti. Bunlardan ilki, Sally'nin babası George'un torunlarıyla konuşurken onların göz hizalarına inmesiydi. Bunu o kadar doğal yapıyordu ki, artık farkına varılmadan yapılan bir davranış olduğu belliydi. Sally'ye, babasının torunlarıyla hep böyle mi konuştuğunu sordum. "Evet" yanıtını alınca, kendisi çocukken de babasının, onunla göz hizasına inerek mi konuştuğunu sordum. "Evet, biz böyle biliyoruz. Ağabeyim Brian da çocuklarıyla böyle konuşur; ben de kendi çocuklarımla böyle konuşacağım. Biz böyle biliyoruz", dedi. Tüylerim diken diken oldu. Ben üniversite öğretim üyesiydim ve insan psikolojisi benim uzmanlık alanımdı ama üç çocuğumdan hiçbiriyle göz hizasına inerek konuştuğumu hatırlamıyordum. Kendime kızdım; sonra kendime kızmaktan da vazgeçtim, beni yetiştirenlere kızdım. Sonra onlara kızmaktan da vazgeçtim ve bütün nesilleri yetiştiren kültür ortamına kızdım. Daha sonra kimseye kızmayacağımı anlayarak, oradaki öğrenme fırsatından yararlanmaya karar verdim. Torunlarının önünde diz çökerek konuşan dede George'a "Beyefendi, çocukların göz hizasına inerek konuşuyorsunuz!" dedim. Bana biraz şaşkınlıkla gülümseyerek, "Tabii, onlar küçük insanlar!" yanıtını verdi. Öyle bir bakışı vardı ki, bu bakış sanki 'Bu kadar doğal bir şey ki, herhalde bunu herkes yapıyordur; sen yapmıyor musun?' diyordu.

O bakışa karşı bütün yaptığım, mahcup bir gülümseme oldu.

Bu güleryüzlü sıcak ailede dikkatimi çeken ikinci olay, Sally'nin ağabeyi Brian'ın davranışı oldu. Brian, Pasifik ülkeleriyle ticaret yapan, oldukça varlıklı biriydi. Evlerinin büyüklüğünden, yüzme havuzundan, çiftliklerinden, arabalarının türünden ailenin zenginliği belli oluyordu. Kahvaltıdan sonra saat on bir dolaylarında telefon çaldı ve Brian bir süre telefonla konuştu. Ofisten arıyorlarmış, Koreli bir işadamı Los Anegeles'ta imiş, kendisiyle görüşmek için helikopterle saat 14'te gelmek istiyormuş. Başka bir randevusu olduğunu söyleyerek bu teklifi reddetmiş olan Brian, bize durumu şöyle açıkladı: 'Dört çocuğum var ve her hafta biriyle dört saat başbaşa geçiririm. Bugün dört yaşındaki kızım Mary'le randevum var. Çocuklar çok çabuk büyüyorlar, eğer dikkat etmezsen, bir bakıyorsun, büyümüşler ve onlarla beraber zaman geçirme olanağı kaybolmuş.

Brian'ın yaşam vizyonunu sormadım, ama davranışından nelere öncelik verdiği belli oluyordu. Brian için çocukları şüphesiz en az işi kadar önemliydi. Brian'ın yaşamında bununla ilgili bir pişmanlık duygusu, bir 'keşke' olmayacak.

Sally'e sordum: "Baban seninle randevulaşır mıydı?"

"Evet", dedi, "yalnız benimle değil, her çocuğuyla sırasıyla başbaşa zaman geçirirdi. Ve ilave etti, "Biz böyle gördük, böyle biliyoruz. Benim çocuğumun da babası böyle yapacak!". Gülümseyerek, "Nereden biliyorsun?" diye sordum.

"Biz Frank'le konuştuk" diye cevap verdi. Yine içim cız etti. Daha doğmadan çocuğun gelişme ortamıyla ilgili bir bilinç oluşmuştu.

Kendi çocuklarıma içim yandı. Evlenmeden önceki bilincimi, kafamın karmaşıklığını, evlendiğim kıza ettiğim eziyetleri ve ondan da acısı, kendi yavrularıma çektirdiğim acıları düşündüm. Biraz daha düşününce kendimin de acı çektiğini anladım ve bu sefer kendi çocukluğuma içim yandı. Daha sonra babamın, anamın çocukluğuna içim yandı. Ve son durak olarak ülkemin tüm çocuklarına içim yandı.

Yine kimseye kızamayacağımı anlayınca, 'bundan sonra ne yapabilirimle ilgili düşünmeye karar verdim. İşte değerli okurum; yazdığım kitaplar, verdiğim seminerler, hazırladığım televizyon programları, 'Ne yapabilirim?' sorusuna verdiğim yanıtların öğeleridir. Sally'nin içinde yetiştiği ortamı görmüş ve anlamış biri olarak onun davranışlarına şimdi daha iyi anlam verebiliyorum. Sally, içinde yetiştiği ailede, varoluşun beş boyutunu da doya doya yaşayabilmişti. Çocuğun hizasına inerek onunla göz göze konuştuğunuz zaman çocuk, 'Sen varsın, sen doğalsın, sen değerlisin, sen güçlüsün ve sen sevilmeye layıksın', mesajı alır ve çocuğun CAN'ı beslenir.

Çocuğuyla randevusuna sadık kalan baba, 'Seninle zaman geçirmek istiyorum, seni özledim', mesajını güçlü olarak verir. Çocuk bu mesajı zihinsel olarak değil, sezgisel olarak alır ve aldığı bu sezgisel mesajlar sayesinde çocuğun hamuru, 'Ben sevilmeye layık biriyim!' diye yoğrulur.

Bir ana babanın çocuklarına verebileceği en büyük miras, varoluşun beş boyutunda beslenmiş ve buna inanmış güçlü bir CAN'dır.


Doğan Cüceloğlu

27 Kasım 2007 Salı

12 Kasım 2007 Pazartesi

salih reis..


FIRTINA öncesi sessizlik hakimdi, Adriyatik’in sakin sakin salınan, derin lacivert sularında... Kararlıydılar... "Dur" demek gerekiyordu artık bu Türklere...

302 gemi.
2.500 top.
60 bin asker.

Papa’nın eteğini öpen Andrea Doria, hazırdı...

İspanyolu, Portekizlisi, Venediklisi, Cenevizlisi güçbirliği yapmış, Barbaros’u bekliyordu, Preveze’ye gömmek için.

*
Geldi koca Hayrettin.

3’te 1 kuvvetle.

112 gemisi vardı sadece.
800 top.
15 bin levend.

*
"Cesaret edemez" dediler.
Etti.

Yapmıştı planını... Cepheden, göğüs göğüse dizilecek, saldırı anında "hilal" biçimine dönüşüp, öldürücü darbeyi sağ kanattan vuracaktı... Çünkü zekasına en güvendiği adamını, manevi oğlunu, oraya koymuştu.

Ve, gürledi toplar!
Vay anam vay...
5 saat...
Netice?
Canına okudu!

Andrea Doria, Osmanlı tokadının nereden geldiğini şaşırmıştı... Tırıs tırıs kaçarken, 128 gemisi batmış, 29 gemisi esir düşmüş, 30 bine yakın askerini kaybetmişti.

Zafer bizimdi...
Akdeniz de.
*
Bitirici darbeyi vuran, Barbaros’un o en güvendiği manevi oğlu, Edremit yakınlarındaki Kazdağı’nda doğmuştu. Çocuk yaşta atıldı dalgalara... Oruç Reis’in yanında pişti... Kanuni Sultan Süleyman’ın huzuruna Barbaros ile birlikte çıktı. Amiral oldu.

Çalışkan...
Zeki...
Kabiliyetliydi.
Gözünü budaktan sakınmıyordu.
Korku saldı yüreklere.
Vuruştu devamlı.
Aman vermedi.

Bir ara, Korsika’da baskın yedi, esir düştü. İzi kayboldu. Arandı, tarandı... 3 uzun yıl... Hangi karanlık zindanda olduğu bilinmiyordu... Barbaros, casuslarını gönderdi her yere... Ve, öğrendi... Cenova’da tutuluyordu. Küreğe vurmuşlardı... Barbaros, 100 parçalık armadasıyla gitti Cenova’ya, çağırdı şehrin valisini ayağına... Adeta "suratına tükürür" gibi, haykırdı: "Ya verirsin, ya şehrini kafana yıkarım!"

Verdiler çaresiz...

Barbaros, manevi oğlu için savaşı göze almıştı. O kadar değerliydi... O kadar güvenirdi ki ona, öz oğlunu bile ona emanet etmiş, yanına vermişti.
*
Cezayir Sancakbeyi oldu. İspanya’yı vurdu. İtalya’yı vurdu. Fransa’yı vurdu. Tunus’a daldı... Gitti, Fas’ı aldı. "Fas Fatihi" unvanını da... Osmanlı’yı Atlas Okyanusa’na açan, oydu.

*
Derdi ki, Barbaros...

"Andrea Doria, benden çok ona kin beslerdi... Akıl almaz cüreti, görülmemiş zekası ve denizcilik dehasıyla, bütün kafir amirallerini yıldırmıştı."

Böyle derdi...

Övünürdü onunla.
*
O da çok vefalıydı ustasına karşı... Emrindeki levendlere ezberletmişti, bağırtırdı hep coşkuyla...

Deniz üstünde yürürüz
Düşmanı arar buluruz
Öcümüzü komaz, alırız
Bize Hayreddinli derler...
*

Şerefiyle hizmet etti.
Emekli oldu.
Cezayir’de gözlerini yumdu.

Dünya tarih defterine, Akdeniz’e nam salan, titreten, şanlı Türk amirali olarak kazındı.

*
O, Salih Reis’ti.

sevgi..


Rahip mezarlıktaki işini bitirmek üzereydi . O anda elli yıllık karısını kaybeden 78 yaşındaki adam : " Onu ne kadar çok sevdim ." diyerek çığlık çığlığa ağlamaya başlamıştı . Yaşlı adamın yaşlı sesi törenin asil sessizliğini bozmuştu . Mezar başındaki diğer aile bireyleri ve dostlar şok olmuslardı , utanç içindeydiler . Yetişkin çocukları alı al moru mor babalarını yatıştırmaya çalıştılar : "Tamam , baba . Seni anlıyoruz ." Yaşlı adam gözlerini dikmiş kazılan mezara yavaş yavaş inen tabuta bakıyordu ...

Rahip törene devam etti . Törenin sonunda , aile bireylerini ölüm töreninin kapanışı olarak tabutun üstüne toprak atmaya çağırdı . Yaşlı adam hariç hepsi sırayla toprak attılar . Yaşlı adam hala : "Onu ne kadar çok sevdim" diye sesli sesli konuşuyordu . Kızı ve iki oğlu konuşmasını engellemek istediler , ama o devam etti , "Onu sevmiştim !"

Kalabalık mezarlığı terk etmeye hazırlanırken , yaşlı adam gitmemekte direniyordu . Gözlerini mezara dikmiş bakıyordu . Rahip yaklaştı : "Kendinizi nasıl hissettiğinizi biliyorum , ama gitme zamanı geldi . Buradan ayrılmalı ve kendimizi hayatın akışına bırakmalıyız ." dedi . Yaşlı adam çaresizlik içinde bir kez daha "Onu ne kadar çok sevdim ."diyerek söylendi . "Beni anlamıyorsunuz ," dedi rahibe "ama ben bunu ona sadece bir kere söyleyebildim ."

Zil çalmadığı sürece zil değildir .

Şarkı söylenmediği sürece şarkı değildir .

Sevgi gönlümüzde tutsak olsun diye yaratılmamıştır .

Sevgi insanlara verdiğiniz sürece sevgidir ...

8 Kasım 2007 Perşembe

neyleyim..

6 Kasım 2007 Salı

garfield..

8 Ekim 2007 Pazartesi

4 Ekim 2007 Perşembe

ilginç bilgiler..


-Fareler Kusamaz.
-Zurafalar yüzemez.
-Yilanlar duyamaz.
-Karincalar uyuyamaz.
-Kirpiler suda batmaz.
-Kutup ayilari solaktir.
-Sineklerin 5 tane gözü vardir.
-Zurafanin ses telleri yoktur.
-Yunuslar bir gözlü açik uyurlar.
-Develerin 3 tane kasi vardir.
-Bir sinegin hizi saatte 8 km.dir.
-Zurafanin dili 35 cm. kadardir.
-Istakozlarin kani mavi renktedir.
-Kelebekler ayaklariyla tat alirlar.
-Fil ziplayamayan tek memelidir.
-Sigirlarin 4 tane midesi vardir.
-Kangurular geri-geri yürüyemezler.
-Kediler seker tadini ayirt edemezler.
-Atlar 1 ay kadar ayakta kalabilirler.
-Timsahlar dilini disari çikaramazlar.
-Zebralar beyaz üzerine siyah çizgilidir.
-Baykus mavi rengi görebilen tek kustur.
-2600 kadar kurbaga cinsi var.
-Yetiskin bir ayi at kadar hizli kosabilir.
-Deniz kobrasi dünyanin en zehirli yilanidir.
-Bir karincanin koku alma yetenegi en az bir köpeginki kadar gelismistir.
-Hayvanlarin en büyügü mavi balinadir. (uzunlugu 33 m., agirligi 190 t.)
-Kuslara simsek çarpmaz. Çünkü elektrik onlarin tügünden geçemez.
-Sadece disi sivrisinekler isirir.
-Bir devekusunun gözü beyninden büyüktür.
-Deve deniz suyu içebilecegi gibi bir defada 250 litre su da içebilir.
-Karinca kendi agirliginin 50 katini tasiyabilir.
-Çekirgenin kulagi dizindedir.
-Yeryüzünün en sicak yeri Afrika'da El-Ezize bölgesidir. (Gölgede 58 derece)
-Yeryüzünün en soguk yeri Antarktida'da Vostok (Rusya) bölgesidir. (-88.3 derece)
-Uzaya ilk defa 12.04.1961 tarihinde Yuri Gagarin uçtu.
-Ilk defa aya 21.07.1969 tarihinde Neil Armstrong ayak basti.
-Eski Roma'da siseden hazirlanmis kaplar altin ve gümüsden daha degerli sayilirlardi.
-Dünyada en eski üniversitesi 989 yilindaki Misir'in El-Ezher üniversitesidir.
-Dünyanin en genç üniversite ögrencisi 11,5 yasindaki Ganesh Sittampalamdir.
-Ilk yeralti tunel 1 km. uzunlugunda olmus ve bundan 4 bin yil önce Irak'ta Firat nehrinin altindan geçmisdir.
-Dünyanin en tuzlu denizi Akdenizidir.
-Paraguay dünyanin en yagisli bölgesidir. Bölgede yagmur neredeyse ara vermez.
-Dünyada 2000 e yakin halk ve 3000 e yakin dil var.
-Tarih boyu yapilmis savaslarin en uzunu Ingiltere ile Fransa arasinda olmustur. Bu savas 115 sene(1338-1453) sürmüstür.
-Insanin saçinda 102 bine yakin, derisinde ise 20 bine yakin kil olur. killar hergün 0.35-0.40 mm. uzar.
-Ingiltereli Thomas Korne 207 sene yasamistir.
-Dünyanin en uzun ömürlü insani Çin'de 253 sene yasamistir.(1680-1933)
-Günes dünyadan 330,330 kat daha büyüktür.
-Bir köstebek sadece bir gecede 90 m. tünel kazabilir.
-Bir hamam böcegi kafasi koptuktan sonra açliktan ölmeden 9 gün yasayabilir.
-Eski Misirlilar tastan yapilmis yastiklarda uyurlardi.
-Bir hipopotam agzini açarsa 120 cm boyunda bir insan onun içine rahatça sigabilir.
-Bogalar renk körüdür, bundan dolayi matadorun elindeki beze saldirirlar; rengi ne olursa olsun.
-Ortalama bir buzdagi 20,000,000 ton gelir.
-Zehirli oklu kurbagada 2,200 insani öldürebilecek kadar zehir bulunur.
-Insan vücudundaki en güçlü kas dildir.(ben çene kasý diye biliyordum)
-Hapsirdigimiz zaman kalbimizde dahil olmak üzere bütün vücut fonksiyonlarimiz bir an için durur.
-Gozleri aiik tutarak hapsirmak imkansizdir.
-Kadinlar erkeklere oranla iki kat daha fazla göz kirparlar.
-Penguen yüzebilen ama uçamayan tek kustur.
-Sadece insanlar ve yunuslar zevk için cinsel iliskide bulunurlar.
-Insan elinde, en yavas uzayan tirnak bas parmakta,en hizli uzayan tirnak ise orta parmaktadir.
-Insanlar 200 milyon soluk alip verme, 1 milyar kalp atisi, 300 milyon mide kasilmasi ve 20 milyar göz kirpmasi kadar yasarlar.
-Insanlar beyinlerinin %10 nu kullanirlar.
-Bir insan yedi dakika icerisinde uykuya dalar.
-Sicak su soguk sudan daha agirdir.
-Yetiskin bir insan günde ortalama 23.000 kez nefes alir.
- Sarisinlarin esmerlere göre daha fazla saci vardir.
-Sogan dograrken sakiz cignemek göz yasarmasini önler

3 Ekim 2007 Çarşamba

mutluluk için..


Mutlu oldugunuzda mutlulugu yasayan sadece kendiniz degilsiniz.
Sevgi dolu oldugunuzda, sevgiyi yasayan ,sadece kendiniz degilsiniz.
Baris ve huzur icinde oldugunuzda, baris ve huzuru yasayan, sadece kendiniz degilsiniz.
Siz bir yandan bunlari yasarken, bir yandan da farkinda olmadan, evrenin enerjisini yukselterek, pek insanin hayatini etkiliyorsunuz.

Kanadali doktor David Hawkins arastirmalari sonucu vardigi deger soyle:
Pozitif ve herseyi oldugu gibi kabullenen mutlu bir insanin yaydigi enerji,
90.000 insanin yaydigi dusuk enerjiyi dengelemektedir.

Sevgiyi gercek anlamda yasayan bir insanin yaydigi enerji,
750.000 insanin yaydigi dusuk enerjiyi dengelemektedir.

Baris ve huzur icinde yasayan bir insanin yaydigi enerji,
10 milyon insanin yaydigi dusuk enerjiyi dengelemektedir.

Bugun,
Binlerce insani mutlu etmeye ne dersiniz?

aradaki fark..


29 Ekim..


Ekteki fotograf Taksim meydani eski su deposu onunde cekilmis. Neredeyse bugun bile boyle fotografi gormek hayal... 29 Ekim 1944'te National Geographic Dergisinde yayinlanmis, Cumhuriyet Bayrami kutlamalarinda cekilmis bir fotograf ve altinda bir yazi;

'Bir asya dili konusan Bu Turkler kimlerdir? Yuzler ve giyim tarzlari onlarin Avrupali olduklarini belirtiyor. Onlarin atalari, Selcuk ve Osmanli Turkleri, Orta Asya'dan geldiler. Kucuk Asya'nin ozgun halkinin cogunu absorbe ettiler. Solda bir Istanbul polisi, sagda bir asker Cumhuriyet Bayrami toreninde duzeni sagliyorlar. Aralarinda eski usul basortu takmis bir hanim, fakat peceli veya fesli kimse yok' 29 Ekim 1944.

maymun hikayesi..


Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir hindistancevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistancevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun, tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır.

Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde, maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu, tutsak eden hiç bir şey yoktur. Onu sadece onun kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.

Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır.
Joseph Goldstein

2 Ekim 2007 Salı

iki şey...


İki şey 'Kalitesiz İnsan'ın özelliğidir
1- Şikayetçilik 2- Dedikodu

İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer
1- Bakış açısını değiştirmek 2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

İki şey yanlış yapmayı engeller
1- Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek 2- Hak yememek

İki şey kişiyi gözden düşürür
1- Demagoji (Laf kalabalığı) 2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)

İki şey insanı 'Nitelikli İnsan' yapar
1- İradeye hakim olmak 2- Uyumlu olmak

İki şey 'Ekstra Değer' katar
1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak 2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

İki şey geri bırakır
1- Kararsızlık 2- Cesaretsizlik

İki şey kaşif yapar
1- Nitelikli çevre 2- Biraz delilik

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar
1- Baskın yeteneği bulmak 2- Sevdiğin işi yapmak

İki şey başarının sırrıdır
1- Ustalardan ustalığı öğrenmek 2- Kendini güncellemek

İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır
1- Niyetin saf olması 2- Ruhsal farkındalık

İki şey milyonlarca insandan ayırır
1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak
2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla
yaklaşabilmek

İki şey gelişmeyi engeller
1- Aşırılık (mübalağa, abartı, ifrat,vs) 2- Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir
1- Tebessüm (gülümseme) 2- Sükut (susmak)

İki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:
1- Anne 2- Baba

İki şey geri alınmaz
1- Geçen zaman 2- Söylenen söz

İki şey ulaşmaya değerdir
1- Sevgi 2- Bilgi

İki şey 'hayatta önemli olan her şey' içindir
1- Nefes alabilmek 2- Nefes verebilmek

su terapisi..


ŞAŞIRTICI SU TERAPİSİ*
Her gün 6 su bardağı su (1,5 litre) iç ve böylece ilaç almaktan, iğneolmaktan, doktor parasından kurtul. Uygulamadan inanamazsın.

*Su Terapisi ile Tedavi Edilebilen Hastalıkların Listesi
Kan Basıncı/Yüksek TansiyonRomatizma (Eklemlerde/Kaslarda ağrı), Anemi (Kansızlık), Genel Felç, Obezite (Aşırı şişmanlık), Kireçlenme (Artirit), SinüzitTaşikardi, Baş dönmesi, Öksürük, Lösemi, Astım, Bronşit, Akciğer Veremi, Menenjit, Böbrek Taşı, Üreme Organı Hastalıkları, Ekşime, Dizanteri, Gastrit, Rahim Kanseri, Hemoroit, Kabızlık, Kemik Erimesi, Şeker Hastalığı, Baş Ağrısı, Gözde Kan Toplanması, Düzensiz Adet Görme, Meme Kanseri, Larenjit (Gırtlak İltihabı)

*Terapi İşlemi*
Sabah, yataktan kalktıktan hemen sonra (dişlerini bile fırçalamadan), 1,5litre (5-6 bardak) su iç. Bilin ki bu "Usha Paana Chikitsa" diye anılaneski bir Hint terapisidir. Daha sonra yüzünüzü yıkayabilirsiniz. Burada enönemli nokta, 1,5 litre su içildikten sonra takip eden bir saat içindehiçbir şekilde bir şey içilmeyecek ve yenmeyecektir. Bir gece önce alkoliçeren içki alınmaması da çok titizlikle uyulması gereken bir husustur.İstenirse, bu amaçla içilecek su kaynamış ve süzülmüş kullanılabilir.
1,5 litre suyun bir kerede içilmesi zor olduğundan derece dereceuygulayabilirsiniz. İlk başta dört bardağı bir dikişte, kalanı iki dakikaiçinde aralıklarla içerek kendinizi alıştırabilirsiniz. Bir saat içinde 2 ya da 3 kere
idrar çıkma ihtiyacı hissedebilirsiniz, ancak bir süre sonrabu normal olacaktır.*Araştırma ve Deneylerle*Aşağıda belirtilen hastalıkların, yanlarında gösterilen sürelerde iyileştikleri gözlemlenmiştir.


Kabızlık - 1 gün
Ekşime - 2 gün ** *
Şeker - 7 gün
Kanser - 4 hafta
Ak. Veremi - 3 ay
Y. Tansiyon - 4 hafta

*Not:*
Artirit (Eklem Kireçlenmesi) ve Romatizma ağrıları çekenler bu terapiyigünde üç kere; yani ilk hafta sabah, öğle ve akşam yemeklerinden 1 saatönce; ve sonra hastalık geçinceye kadar günde iki kere uygulamaları önerilir.

*Sadece Su Nasıl Etki Eder?*
Sıradan bir su tüketimi, doğru metotla insan vücudunu temizler. Tıpta"Haematopaises" de denilen yeni kan oluşması, kolonun daha tesirliolmasına yardımcı olur. Kolon ve bağırsaklarda bu şekilde yeni kanoluşması tartışmasız bir gerçektir. Bu terapi ile kolon ve bağırsaklarınmukoza kıvrımları çalışır.
Eğer kolon temizlenirse, günde birkaç kere alınan kandaki gıdalaremilecek ve mukoza kıvrımlarının çalışmasıyla yeni kan halinedönüşeceklerdir. Kan, rahatsızlıkların tedavisinde ve sağlığınkorunmasında en önemli unsurdur ve bunun için de su düzenli olarak alınmalıdır.
*Hayat Kısa, Hemen Uygula*

'ne kadar' yaşamış..



Oyku, yuzyillar once gozlemlenen bir olayi nakletmektedir:
Bir kesis arastirma yapmak icin bir koye gitmisti. Once o koyun mezarligina girdi.
Cunku kulturlerin, yasam felsefesinin boyle yerlerde gizli olduguna inaniyordu. Gozleri birden mezartaslarinin uzerindeki rakamlara takildi.
Mezartaslarinda 5, 867, 900, 20003, 4979, 7, 421 ornegi, birbiriyle hic de baglantisi olmayan rakamlar vardi. Uzun uzun dusundu, fakat bu rakamlarin anlamini cozemedi. Koyun en bilge kisisine gitti, ona sordu:
"Nedir bu rakamlar Tanri askina?" dedi. "Bu rakamlarin gosterdikleri ay midir, yil midir, saat midir?"
Bilge kisi gulumseyerek yanitladi:
"Bizler bebeklerimiz dogdugu zaman, bellerine bir ip baglariz" dedi.
"Yasami boyunca her guldugu an, o ipe bir dugum atariz. Oldukten sonra ise, bellerindeki dugumleri sayar, dugumun sayisini mezartasina yazariz."
Bilge kisi, karsisindaki kesisin birsey anlamadigini gorunce aciklamasini
surdurdu:
"Boylece onun, ne kadar 'yasamis' oldugunu anlariz."

21 Eylül 2007 Cuma

Erkeği sağlıklı yapan 21 ürün


Erkeklerin sağlığında çok önemli rol oynayan ürünler var.İşte her türlü konuda erkekleri sağlıklı yapan 21 mucize ürün.
Bitkisel sıvı yağlar, yağlı tohumlar, tam tahıllar ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunan E vitamini yağda eriyen antioksidanlar...
Araştırmalar, destek ürünlerin erkek sağlığında önemli rol oynadığını gösteriyor. Ancak bu ürünlerin tüketimi kişinin beslenme, yaş, cinsiyet, kilo, boy, yaşam biçimi ve sağlık durumuna göre değişiyor.
Bazıları üreme sistemi ve prostata, bazıları seksüel güce, bazıları ise kas iskelet sistemine iyi geliyor. Saw Palmetto, çinko, maca, likopen gibi desteklerin özellikle erkek sağlığında etkili olduğunu söyleyen Taylight Sağlık Merkezi’nden Diyetisyen Berrin Yiğit, “İstenen etkinin sağlanması için bu ürünler mutlaka uzman kontrolünde kullanılmalı, gelişigüzel tüketilmemeli” diyor. İşte erkek beslenmesinde etkili olan destek ürünler ve özellikleri.
Vitaminler
C Vitamini Pek çok sebze ve meyvede bulunan en etkili antioksidanlardan biri olarak bilinen C vitamini kemik, eklem ve damar sağlığı için önem taşıyor. Serbest radikalleri nötralize edebilen, bazı kanser türleri ve kalp hastalıklarını önleyebilen C vitamininin, kişisel ihtiyaçlara göre değişmekle birlikte günde 200-2000 mg arasında bölünmüş dozlarda alınması önerilir.
E VitaminiBitkisel sıvı yağlar, yağlı tohumlar, tam tahıllar ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunan E vitamini yağda eriyen antioksidanlar familyasından sayılmaktadır. Başta kalp damar hastalıkları, kanser türleri, Alzheimer, katarak oluşumunda etken olan serbest radikalleri nötralize eden, prostat sağlığının korunmasında etkili olan, bağışıklık sistemini güçlendiren bir vitamin.
D3 VitaminiYumurta, yağlı balıklar ve balık ciğerinde bulunan D vitamini, doğal hali deride sentez edilmektedir. Prostat kanserini önleyici ve tedavi edici olan D 3 vitamini,bağışıklık sisteminin korunması ve kemik sağlığı için önemlidir. Günde 400-1000 IU arasında önerilir.
Folik asit Diyetisyen Berrin Yiğit, destek ürünlerin uzman kontrolünde kullanılması gerektiğini söylüyor.
Yeşil yapraklı sebzeler, turunçgiller, zenginleşmiş tam tahılllarda bulunan bir çeşit B vitamini olan folik asit anne sağlığı kadar erkekler için de önemli. Kanser, kalp hastalıkları ve felce neden olabilecek kan homosistein seviyelerinin düşürülmesinde, kan basıncında ve ruhsal dengede etkilidir. Günde 400 ile 1000 mikrogram olarak, tercihen B12 vitamini ile alınması tavsiye edilir.
B12 VitaminiDeniz mahsulleri, yumurta, kümes hayvanları, süt ürünleri ve kırmızı et gibi hayvansal kaynaklı besinlerde bulunan B12 vitamininin eksikliği genellikle vejeteryanlarda gözlenir. Öte yandan mide asidinin azalmasına bağlı olarak, yaşı ilerlemiş kişilerde de görülebilmekte. B12 vitamininin eksikliğinde Demir yetersizliği, sinir sistemi tahribatı, depresyona eğilim, alzheimer ve kanser riski artabilir. Bu vitaminin Günde 100 ile 500 mikrogram alınması önerilir.
Mineraller
ÇinkoKabuklu deniz ürünleri, kırmızı et, yumurta, yağlı tohumlar ve kuru baklagillerde bulunan çinko üreme sistemi ve prostat sağlığı için önemli bir mineral. Atletik performansı ve direnci artırabilen, bağışıklık sistemini güçlendiren, yara iyileşme sürecini kısaltabilen, yaşa bağlı makula dejenerasyonuna iyi gelen çinko günde ortalama 25 ile 75 mg yemeklerle birlikte alınmalıdır.
BakırTavuk ürünleri, kuzu, balık, istiridye, kuru baklagiller, yağlı tohumlar, kayısı ve yağlı peynirlerde bulunan bakırın eksikliğinde yüksek kolesterol, yorgunluk, gecikmiş yara iyileşmesi, enfeksiyonlara yatkınlık gözlenebilir. Günde 1 ile 4 mg alınması gerekir.
SelenyumOrgan etleri, kırmızı et, deniz ürünleri, sarımsak, maya ve özellikle Brazilya fındığı gibi yağlı tohumlarda bulunan selenyum, prostat kanseri riskini azaltır, bağışıklık sistemini güçlendirir, viral enfeksiyonlara karşı direnci artırır ve kardiyovasküler sistemi kuvvetlendirir. Günde 200 ile 400 mikrogram önerilir.
MagnezyumTam tahıllar, yağlı tohumlar ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunan magnezyum, strese karşı direnci artırmaya, yükselmiş kan basıncını düşürmeye, kalp ritimlerini stabilize etmeye, şeker hastalığı tedavisine, kemik sağlığına, astım ve migren tedavisine destek sağlayabilir. Günde ortalama 300 ile 600 miligram yemeklerle birlikte alınabilir.
Esansiyel yağ asitleri
EPA ve DHA Balık yağından elde edilen esansiyel yağ asitleri soğuk sularda yaşayan somon, ton gibi balıklardan elde edilir. Prostat rahatsızlıkları ve bazı kanser türlerinde etkili olabilen elzem yağ asitleridir. Ayrıca kan basıncı ve kan trigliserid değerlerini düşürümesi, kan akışkanlığının artırıması, kalp ritimlerini akort etmesiyle bilinen bu yağlar, kalp krizi ve inme riskini azaltıcı rol oynar. Vücuttaki inflamasyonu azaltabilen omega 3’ler alerjiler, bağışıklık sistemi ve alzheimerın önlenmesinde de etkilidir. Günde ortalama 500 ile 1500 mg EPA, 300 ile 1200 mg DHA alınması önerilir.
Tonalin CLABir tür esansiyel yağ asidi olan linoleik asitten elde edilen CLA süt ve süt ürünleri ile kırmızı ette doğal formlarda bulunur. Ancak vücut geliştirme ve yağ kaybına destekleri için belli oranlarda tüketilmesi gerekir. Depolanmış yağların azaltılmasında ve yağsız kas kitlesinin artırılmasında önemli rol oynayabilen CLA günde ortalama 1250 mg. tek kapsül olarak tüketilebilir.
Bitkiler
SarımsakÖz halinde tabletlerle alınabilen sarımsak prostat, kolon ve mide kanserlerinin önlenmesinde, kan basıncı ve kolesterol seviyelerinin dengelenmesinde etkilidir. Kanı sulandırıcı etkisi vardır, kalp krizlerini önleyebilir ve barsak florasını canlandırır. Günde ortalama 1ile 6 mg sarımsak özü veya 500 ile 1500 mg donmuş kurutulmuş sarımsak tozu tavsiye edilir.
Saw palmetto (cüce palmiye)Güneydoğu Amerika sahillerinde yetişen cüce palmiye ağacından elde edilen bitki özü, kötü huylu prostat büyümesinin önüne geçmede etkilidir. Libidoyu artırıcı etkisi bulunan ve saç uzamasına yardımcı olan bitkinin günde 160 ile 320 mg alınması önerilir.
MacaTurp ailesinden gelen, Ant dağlarında geleneksel olarak toplanan maca bitkisi dayanıklılığın artırılması, azalmış libido ve ereksiyon problemlerinin iyileştirilmesi, atletik performansın ve bilişsel becerilerin zenginleştirilmesinde yardımcı olabilir. Günde ortalama 1,5 ile 6 mg organik toz halinde alınmasında fayda vardır.
RhodıolaRusya ve İskandinav ülkelerinde sıklıkla direnç kazanmak, sinir sistemi bozukluklarına yarar sağlamak, enfeksiyonlara karşı destek vermek amaçlı kullanılan adaptojenik, antidepresan etkili bir bitkidir. Erkek seksüel toniği olarak bilinen bu bitki, kronik stresle mücadele, mental performansın artırılmasında kullanılabilmektedir. En önemli özelliklerinden biri erken etki gösterebilmesidir. Bitkisel destek ürünlerden cevap almak için genelde 4 ile 6 hafta düzenli kullanım gerekirken Rhodiala 2 ile 4 haftada yanıt vermeye başlayabilir. Günde ortalama kök tozu halinde 100 mg, kök ekstresi olarak 250 mg tavsiye edilir.
AshwagandaHindistan’da yetişen vücut toniği olarak tanınan bitki, Hint Ginseng’i olarak da bilinir. Yaşlılığa bağlı belirtileri azaltmaya yönelik iyi bir tonik olan bitki, stress, kanser ve enfeksiyonlara karşı dayanıklılık kazanmada etkilidir. Uykusuzluk sorunu çekenlere yardımcı olabilir, libidoyu artırabilir, doğurganlık ve fiziksel performansın güçlenmesine destek verebilir. Günde ortalama 1 ile 6 mg kök tozu veya 100 ile 200 mg standart özünün iki kez alınması önerilir.
GingkoGeleneksel Çin tıbbında yaygın olarak kullanılan gingko kan akışı ve metabolizmayı canlandırıcı özelliği ile hafıza, konsantrasyon yeteneklerinin gelişimi üzerine faydalı, ruhsal dengelerinin düzenlenmesi, kan sirkülasyonu, kan basıncı ve Alzheimer’a karşı koruyucu özellikler taşır. Günde ortalama 120 ile 240 mg tüketilebilir.
GinsengÇin’in kuzeydoğu bölgelerinde yetişen adaptojenik bit bitkidir. Santral sinir sistemini etkileyerek çevresel ve mental stress ve aşırı yorgunlukla mücadelede yardımcıdır. Kore Ginsengi güçlendirici özelliği en kuvvetli olan türüdür. Hipertansiyon hastaları doctor kontrolünde kullanmalıdır. 100 ile 200 mg’lık dozları günde 2 veya 3 kez düzenli olarak kullanılmalıdır.
Diğer nutriyenler
Likopen Domates ve karpuz gibi kırmızı renkli sebze ve meyvelerde bulunan likopenin prostat kanseri, astım ve kalp hastalıklarını önleyici etkisi vardır. Kan basıncını da düşürebilen likopenin günde 30 ile 50 mg alınması önerilir. Bu etken madde pişmiş halde çok daha etkilidir. Bu nedenle yemeklere bol domates sosu eklenmesi doğru bir yöntemdir.
KarnitinKas ve kemik sağlığı için önemli bir amino asit türevi olan karnitin özellikle yağ kaybına destek sağlayan, metabolizmayı hızlandıran bir destek olarak bilinir. Trigliseridi düşüren, iyi huylu kolesterol kullanımını artıran karnitin için tavsiye edilen kullanım miktarı; günde 1000 ile 4000 mg.
KuersetinSarı, beyaz renkli sebze ve meyvelerin kabuklarında yer alan kuersetin çok iyi bir antioksidan ve anti inflamatuvardır. Kalp sağlığı ve kan basıncı için önemli etkileri bulunan bu desteğin günde 500 ile 1500 mg kullanılması önerilir.

savaş hatırası...







işyerinde yemekten sonra çay içtiğimiz savaş büfe..

18 Eylül 2007 Salı

çaya kaç şeker..













çaya kaç şeker…
Yalnızlığa dayanırımda,
bir başınalığa asla,
Yaşlanmak hoş değil öyle duvarlara baka, baka.
Bir dost göz arayışıyla.
Saat tıkırtısıyla…
Korkmam, geçinip gideriz biz Mutlulukla.
Ama;
‘’Günün aydın, akşamın iyi olsun'’
diyen biri olmalı.
Bir telefon sesi çalmalı
ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa,zor değil, hiç zor değil,
demli çayı bardakta karıştırıp,
bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama; ‘’ Çaya kaç şeker alırsın ? ‘’
Diye bir ses sormalı ya ara sıra…

13 Eylül 2007 Perşembe

Çapkınlara çok özel hizmet!

Aldatan eşler için 'gerçekçi mazeret üretme' hizmeti veren Fransız şirketi, 19-50 euro arasında ücret alıyor.
Aldatan eşler için 'gerçekçi mazeret üretme' hizmeti veren Fransız şirketi, 19-50 euro arasında ücret alıyor.
Fransa'da özellikle evlilik hayatının monotonluğundan kurtulmak için "küçük kaçamaklar" peşinde koşanlara eşinin şüphelenmesine meydan vermeyecek "gerçekçi mazeretler üretme" hizmeti veren bir şirket faaliyete geçti. "Alibila" adlı şirket evliliklerine zarar vermeden kaçamak yapmak isteyenlere iş icabı gibi görünen ancak uydurma olan iş seyahatleri, nikâh davetleri, geziler düzenliyor.
Kişinin evde olması gerektiği zamanda başka bir yerde olmasına meşru kılıf sağlayan şirket, organizasyonlarını kimi zaman basit bir telefon çağrısı, kimi zaman da postayla gönderilen mektuplarla yapıyor. Mazeret üretme işi, düzenlenen etkinliğin karmaşıklığına göre 19 euro (34 YTL) ile 50 euro (90 YTL) arasında ücretlendiriliyor.

23 Ağustos 2007 Perşembe

yavaş yavaş..


Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin
gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi
mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler
Vicdanlarında hoşgörü barındırmayanlar.
Pablo Neruda

6 Ağustos 2007 Pazartesi

Hasretinden Prangalar Eskittim..

Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

mutfakta paratik bilgiler..


Pastanız için pudra şekeri gerekiyorsa, bunu çok basit bir yöntemle elde edebilirsiniz. Bunun için temiz iki kağıt arasına toz şkekeri koyun. Isıttığınız ütüyü bu kağıdın üzerinde şekerlen un haline gelene kadar gezdirin. Pudra şekeriniz hazır.

Buzdolabındaki Kötü Kokular
Buzdolabındaki yiyecekler zamanla hoş olmayan kokular yaratabilirler. Bunu önlemek için, buzdolabınızın içine vanilyaya batırdığınız pamuk koyarsanız, hem kötü kokuyu önlemiş, hem de yiyeceklerinize zarar verebilecek kokuları yok etmiş olursunuz.
Kebap Eti
Kebap yapmak üzere aldığınız etin lezzetli pişmesini istiyorsanız, doğradıktan sonra üzerine pişmiş süt dökün. Bir süre beklettikten sonra da yemeğinizi yapın.

Elma Sirkesi
Soyulmuş elma kabuklarını atmayın. Bir kavanoza koyun. Üzerini kapatacak kadar, kaynatıp soğuttuğunuz suyu ilave edin. 2 tatlı kaşığı toz şeker koyun. Ağzını kapattıktan sonra ılık bir yerde bir süre bekletin. Sirkeniz olunca süzerek kullanın. Bu sirke midenize zarar vermez.

Mutluluk Otları
Mutluluk otları denilen papatya, nane, ıhlamur ve portakal çiçeklerinin hepsini iyice kaynatıp çay gibi akşamları içerseniz hem çok rahat uyursunuz, hem sabahları zinde kalkarsınız, hem de vücudun su ihtiyacını en iyi şekilde karşılarsınız.

Peynirli Patlıcan
Acı suyu çıkmış 2 patlıcanı ortasından bölüp enine 3 dilim kesin. Her dilim arasına ince kaşar peyniri sıkıştırın. Yumurtaya bulayıp kızartın. Çok lezzetli ve kolay hazırlanan bir yemek yapmış olursunuz.

Yumuşamayan Fasulyeler
Uzun süre pişirildiği halde yumuşamayan fasılyenin içine bir kahve kaşığı rakı veya yarım kahve kaşığı karbonat koyun.
Bayat Kurabiyeler
Bayatlayan ekmek ve kurabiyelerinizi bir kese kağıdına koyun. Kese kağıdını üzerine su serptikten sonra öylece fırına verin. 10-15 dakika sonra taptaze olduklarını göreceksiniz.

Pasta Pişirirken
Fırında pasta ve kek yaparken daha iyi fişmelerini istiyorsanız pişirirken fırana bir kap içinde su koyun.

Yemekte Ölçü
Yemek pişirirken ölçü ayarlamakta hepimiz güçlük çekeriz. İşte size basit bir ölçü tarifi: 1 çorba kaşığı 25 gr. şeker, 20 gr. un, 15 gr. tuz ve 15 gr. su alır.

Bal Saf mı?
Balın saf olup olmadığını anlamak için, baldan bir kaşık alıp soğuk suda ezin. Su beyazlaşacak olursa, içinde un veya nişasta var demektir.

Ocaktaki Pas Lekesi
Ocaktaki pas lekeleri için ikiye bölünmüş soğan birebirdir.

Makarna Sosu
Makarna için hazırladığınız kıymalı sosun daha lezzetli olmasını istiyorsanız, sosun içine biraz beyaz şarap ekleyin.
Omlet Meraklıları İçin
Yumurtayı kırıp çırptıktan sonra, içine diğer malzemelerle birlikte yarım bardak da şaraf koyun. Şarap ömlete hoş bir koku ve lezzet verir.
Böbrek Pişirirken
Böbreği pişirmeden önce birkaç saat tuzlu ve sirkeli suda bırakın. O kendine özgü kokusu böylece gider.

Lahana Salatası
Lahana yapraklarını haşlayın, soğumaya bırakın. Zeytinyağı, limon, tuz ve baharatla hazırlayacağınız bir sosu yaprakların üzerinde gezdirin. Salatayı zeytin ve maydonozla süsleyin.

Çikolata Likörü
100 gr. parçalanmış çikolata ile 100 gr. suyu bir tencereye koyun ve hafif karıştırın. Karıştırırken çikolatalar iyice eriyene kadar tahta bir kaşıkla ezin. İçine 400 gr. şeker ekleyin ve şeker eridikten sonra 200 gr. su katın. Bir dakika sonra 200 gr. su daha ekleyin. Soğumaya bırakın. Yarım gr. vanilya ve 200 gr. likör alkolü katıp iyice karıştırın, şişelere doldurun.

3 Ağustos 2007 Cuma

Melanie C - I Turn To You

<
When the world is darker than I can understand.
When nothing turns out the way I planned.
When the sky turns grey and there's no end in sight.
When I can't sleep through the lonely night.

I turn to you. Like a flower leaning toward the sun.
I turn to you. 'Cos you're the only one.
Who can turn me around when I'm upside down.
I turn to you. When my insides are wracked with anxiety.
You have the touch that will quiet me.
You lift my spirit. You melt the ice.
When I need inspiration, when I need advice.

I turn to you. Like a flower leaning toward the sun.
I turn to you. 'Cos you're the only one.
Who can turn me around when I'm upside down.
I turn to you. Where would I be? What would I do?

If you'd never helped me through.
I hope someday if you've lost your way.
You could turn to me like I turn to you.
I turn to you. Like a flower leaning toward the sun.

I turn to you. 'Cos you're the only one.
Who can turn me around when I'm upside down. I turn to you.

I turn to you. When fear tells me to turn around.
I turn to you. 'Cos you're the only one.

Who can turn me around when I'm upside down.
I turn to you. I turn to you. I turn to you.
_________

Dunya, benim anladigimdan daha karanlik olunca
Hersey beni yoldan cikarmaya baslayinca
Gokyuzu grilesip, ufkun sonu bulunamayinca
Guzel bir gecede uyuyamayinca


Sana donerim tipki bir gunes cicegi gibi Sana donerim.
Cunku sen yalniz birisin
Isler tersine donunce, bana kim doner?
Ben sana donerim içim sıkılıp, sıkıntıdan tahrip olunca
Dokunmalisin bana ki, iyileseyim

Ruhumu havalandiriyorsun; buzlari eritiyorsun
Yasamak icin bir nedene ihtiyacim varken; bir oneri ihtiyaci duyarken

Sana donerim tipki bir gunes cicegi gibi
Sana donerim. Cunku sen yalniz birisin
Isler tersine donunce, bana kim doner?
Ben sana donerim Nerede olacagim, ne yapacagim?
Eger bana yardim etmezsen
Yolunu kaybetmeni bekleyecegim senin
Sana nasil donuyorsam, sen de bana donebilirsin

Sana donerim tipki bir gunes cicegi gibi
Sana donerim. Cunku sen yalniz birisin
Isler tersine donunce, bana kim doner?
Ben sana donerim

Korkularim bana geri donmemi soylediginde Sana donerim.
Cunku sen yalniz birisin
Isler tersine donunce, bana kim doner? Ben sana donerim

2 Ağustos 2007 Perşembe

domatesin faydaları..


Bol ve çeşitli vitaminleri, mineralleri ve faydalı organik asitleri ile tıbbi değeri çok yüksek bir sebze olan domatesin, vücuda kükürt, fosfor ve organik sodyum verdiğini vurgulayan uzmanlar, bir domatesteki C vitamininin, tavsiye edilen günlük miktarın yüzde 50’sinden fazla olduğunu bildiriyor.

Uzmanlar, domatesin damarları yumuşattığını, kanı durulttuğunu, üre miktarını düşürdüğünü, vücudu gençleştirdiğini belirterek, kalp, karaciğer, böbrek bozuklukları ve şekerliler için çok faydalı olduğunu ifade ediyor.

Domatesin, böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürdüğünü ifade eden uzmanlar, vücutta biriken üre asidi ve ürat tuzlarını eriterek idrarla dışarı attığını, vücutta biriken suyu boşalttığını kaydediyor. Uzmanlar, kansere tutulmamak için domatesin iyi bir sebze olduğunu bildiriyor.
Domatesin C ve E vitaminleri içerdiğini, zengin bir potasyum kaynağı olduğunu ve çok az miktarda tuz bulunduğunu söyleyen uzmanlar, yüksek kan basıncını düşürmeye yardımcı olduğunu ve vücudun su tutmasını engellediğini ifade ediyor. Domatesin hazmı kolaylaştırdığını, özellikle nişastalı yiyeceklerin (hamur işleri, kuru erzak) kolay sindirilmesini sağladığını vurgulayan uzmanlar, kabuk ve çekirdekleriyle bağırsakları harekete geçirdiğini ve pekliği giderdiğini belirtiyor.

25 Temmuz 2007 Çarşamba

besinlerin faydaları..

* Tarçın: Hormonları çalıştırır ve cinsel gücü artırır. Bir bardak suya bir kahve kaşığı atılıp çay gibi içilebilir. Sütlü tatlıların üstünde kullanmayabilirsiniz.
* Ay çekirdeği: Cinsel arzuyu artırıyor ama sivilce ve kilolarda da artışa neden oluyor. Birinden birini seçeceksiniz!
* Yulaf ezmesi: Özellikle kadınlarda cinsel isteksizliği giderir. Hormonları düzenler ve vücut direncini artırır. Her sabah sütlü yulaf ezmesinin içine isterseniz ceviz, fındık, antepfıstığı koyabilirsiniz. Bu kuvvetli öğünle gününüzü daha kolay geçirebilirsiniz.
* Üzerlik tohumu: C insel gücü artırır, hamileliği kolaylaştırır. Ezilmiş tohum günde 1-2 gr. bala karıştırılarak yenir veya doğrudan suyla içilebilir.
* Kırmızı ve yeşil acı biber, karabiber: Hep tatlılar bu etkiyi yapacak değil ya, inanamayacaksınız ama acı da cinsel isteği kamçılar...
* Sarmısak: Tüm hormonları çalıştırır. Çiğ olarak yenmesi tavsiye edilir.
* Roka: Yeşil sebzeler içinde bu anlamda en değerlisi rokadır. Yalnız balık yanında değil, salatalarda da kullanmalısınız.
* Zencefil: Tüm vücudu uyarır, bedenen ve ruhen güç kazandırır. Kurabiye ve tatlılarda da kullanılabilir.
* Kekik ve nane: Özellikle kadınlarda bütün kadınlık hormonlarının düzenli çalışmasını sağlar ve vücudu güçlendirir.
* Hardal, kimyon, kişniş: Bütün hormonları çalıştırır ve sinirleri de kuvvetlendirir.
* Vanilya: Hem bedeni, hem de sinirleri güçlendirir, cinsel gücü artırır. Tatlı ve keklerde bol bol kullanılabilir.
* Isırgan tohumu: İşte ufak bir mucize. Bir kilo bal ile 100 gr. ısırgan tohumunu karıştırın ve her gün bir kaşık yiyin. Bomba gibi hissedeceksiniz.
* Arı sütü, bal ve polen karışımı: Bu karışım hem hücrelerinizi yeniler, hem de yaşınız ilerlese de cinsel gücünüzü yerinde tutar.

aşk..


“Aşk” ki, duyunca duracak ve “hazır ol” a geçeceksin, önünü ilikleyip…Orada hayatın ötesine taşımaya çalışan “yürek”li bir çırpınış vardır.Söndürülmez bir ateş ve öpülesi göz yaşları vardır gül kokan…Anlatılmaz ve anlaşılmaz;“Onda yok olmaya” sürükleyen bir hayranlık destanıdır aşk…

24 Temmuz 2007 Salı

neyzen..




20 Temmuz 2007 Cuma

minik oğlum efe... yaramazlık peşinde..




Çocukları kanserden koruyacak 10 öneri


Gündelik hayatta küçük önlemler alarak çocuğunuzu kanserden korumanız mümkün. Hamileyken ve sonrasında yanında sigara içmeyerek, kanserojen maddelerden ve radyasyondan kaçınarak, fast food beslenmeden koruyarak, spor yaptırarak ve aşılarını ihmal etmeyerek kanser riskini azaltabilirsiniz
Prof. Dr. Murat Tuncer; mükemmel anne baba olmak isteyen aileler için hazırladığı 'Çocuk Sağlığı Rehberi' adlı kitabında yer alan önerileri anlattı. Sağlık Bakanlığı Kanser Daire Başkanı da olan Prof. Dr. Tuncer, çocuklarınızı kanserden koruyacak 10 altın öneride bulundu:

1- SİGARA VE ALKOL: Türkiye'de her iki çocuktan biri sigarayla etkilenecek şekilde karşılaşıyor. Sigara; tüm kanserlerin üçte birinden ve akciğer kanserlerinin de yüzde 90'ından sorumlu. Evde sigara içen birinin varlığı ya da annenin sigara içmiş olması çocuklardaki lösemi ihtimalini üç kat artırıyor. Özellikle hamilelik döneminde alkol alan annelerin çocuklarında kanser riski artıyor.

2- ÇEVRE KANSEROJENLERİ: Çevremizde farkında olmadan karşılaştığımız birçok kanserojen, yani kansere neden olan madde var. Örneğin; asbest, erionit içeren ev yapımı malzemeler ve toprak, ağır metal üreten fabrika artıkları, arsenik, PVC kesimi yapılan fabrikalar, elektromanyetik alanlar, hamilelik ve emzikli dönemde kullanılan kimyasal saç boyaları kanser riski yaratır.

3- BESLENME: Kanser riskini azaltan en önemli beslenme tarzı anne sütü ile beslenmedir. Fast food'lardan, gazlı ve hazır içeceklerden kaçınmak da kanserlerin yaklaşık üçte birinden sorumlu olan önemli bir riski azaltmaktadır. Özellikle çocukları cezbeden ancak hiç de sağlıklı olmayan yüksek kalorili atıştırma amaçlı yiyeceklerden çocuklarımızı uzak tutmalıyız. Böylece hem farkında olmadan aldıkları kanserojenleri uzaklaştırmış, hem de onları obeziteden korumuş oluruz. 'Na-benzoat' ve 'askorbik asit' içeren hazır içecekler de zararlıdır. Ayrıca cocuklarınıza aşırı tadlandırıcı içeren diyet ürünler vermeyin.

4- FİZİKSEL AKTİVİTE: Erken yaşta başlanan uygun fiziksel aktivite ve düzenli spor, yaşam boyu sağlıklı bir vücut için gereklidir. Fiziksel aktivitenin yaşamımızın bir parçası haline getirilmesi tüm yaşam boyu kanser riskini ciddi şekilde azaltır. Bu azaltıcı etki; hem obeziteyi önlemesi, hem de doku oksijenlenmesini artırması sayesinde oluşur.

5- GENETİK YATKINLIK: Kanserlerin yüzde 5 ila 10'unun genetik kökenli olduğunu ve genetik yapımızın riskimizi artırdığını bilin. Ailenizde kanser varsa; yatkınlık söz konusu olabileceğinden, çocuklarınız için oluşabilecek risklerden uzaklaşmak çok daha fazla önem taşır. Özellikle ailenizdeki kanser vakalarını aile doktorunuza danışarak, erken tarama ve kontrol programlarına nasıl başlanacağı hakkında bilgi edinmelisiniz.

6- BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ VE AŞILAR: Menenjit aşısı olan çocukların daha az lösemiye yakalandığı bilinmektedir. Birçok aşı, bağışıklık sistemini erkenden uyararak olgunlaşmasına yardım eder ve kanser oluşumuna karşı bağışıklık sisteminin bilinçlenmesine yardımcı olur. Hepatit B aşısı karaciğerin özel kanserlerini engeller. Bu nedenle çocuklarımızın aşılarını düzenli şekilde yaptırmanız önemlidir.

7- GÜNEŞ VE MANYETİK ALANLAR: Güneş ışını ve elektromanyetik alanlar, Dünya Kanser Kontrol Ajansı tarafından muhtemel kanserojenlerden sayılıyor. Hamilelik döneminde ve doğum sonrası emzirme döneminde; solaryum ve bağlantısız internet erişimlerinden ve cep telefonundan kaçınılmasında, evde ergenlik döneminde ya da çocuk yaşta biri varsa kablosuz bağlantıların tercih edilmemesinde fayda vardır.

8- RADYASYONDAN KORUNMA: Yaşam boyu radyasyonla karşılaşıyoruz. Riskleri en aza indirmek için gereksiz film ve CT (bilgisayar tomografisi) çektirmemekte fayda var. Doktor önermedikçe çocuğa, tekrar tekrar kontrol amaçlı röntgen çektirmek doğru değildir.

9- RUTİN KONTROLLER: Her yaşa uygun doktor kontrolleri, idrar ve kan testleri çocuğunuzun sağlığı için olmazsa olmazdır.

10- KANSERİN EN ÖNEMLİ 10 BELİRTİSİNİ ÖĞRENİN:
* Lenf düğümlerinde ve vücudun başka bölgelerinde şişlik ya da sertlik.
* İki ayı geçen tedaviye dirençli, tekrarlayan ve nedeni bir türlü bulunamayan öksürük.
* Düzelmeyen yara ile hızla şekli ve rengi değişen ben.
* Açıklanamayan yorgunluk, halsizlik ve uzun süren gece ateşlenmeleri ile terlemeleri.
* Hızlı kilo kaybı ve iştahsızlık.
* Dışkılama alışkanlıklarında değişiklik, düzelmeyen ishal ve kabızlık.
* Kanlı idrar.
* Ciltte veya vücudun başka bir yerinde nedensiz kanama.
* Yutma güçlüğü.
* Solukluk.
* Boyunda bir tarafta eğrilik.

Böyle güzel anlatılabilir...

bazen sen onu taşırsın,bazen onlar seni..


19 Temmuz 2007 Perşembe


efenin katıldığı ilk doğum günü partisi.. doğum günü sahibi ege 2 yaşını kutluyoruz. ege iş arkadaşım alkım'ın oğlu.. efe çok eylendi ogün (27.04.07).. kendi doğum gününde birşey anlamamıştı.. ehh artık seneye 2. yaşını kutlarken birşeyler farkedecektir.. canım bebeğim hep böyle neşeli, mutlu ve huzurlu ol.. seni çok ama çok seviyoruz..
resimdekiler: ebru-ege-zeynep-alkım-efe

18 Temmuz 2007 Çarşamba

çiçeğim..



Sen dağlarda yaşayan narin çiçeğim
Öylesine saf öylesine temiz
Kokun,rengin, güzelliğin hiç değişmesin
Hiç bozulmasın güneşe bakışın..

Buralar insan dolu, pis, kirli
Sen inme dağlardan çiçeğim
Kırıp üzerler seni buralarda
Sen sağlam dur hep ayakta
Burada vermezler güneşini, suyunu, ayını
Burada taş ekerler toprağına
Bakmazlar yüzüne bir defa
Kokunu çekmezler içine, güzelliğine aldırmazlar

Sen hep erişilmez ol, hep güzel kal çiçeğim
Parlak güneşin içini ısıtsın,
Rüzgar şarkılar söylesin sana
Sen aldırma insanlara
Sen yanlızlıktan sakın korkma
Dağlara dök içini, haykır doyasına bulutlara
Sen hep özgür ol rüzgarın dilinde
Güldükçe güller açsın yüzünde
Sen hep narin ol narin kal çiçeğim

Eşiniz kuru fasulye mi yoksa makarna mı seviyor? TEST



Radikal Gazetesi yeni bir yazı dizisine başladı: "Mutlu Evliliğin sırları"... İşte o yazı dizisinden küçük bir test.

NOT:Eşlerin bu 15 soruyu ayrı ayrı cevaplamaları ve birbirlerine göstermemeleri gerekir. Önce kendi açınızdan doğrunun ne olduğunu işaretleyin, sonra eşinizin açısından soruları cevaplayın. Ardından birbiriniz hakkındaki görüşlerinizi karşılaştırın.

1. Eşinize bir çanta hediye edeceksiniz, sizce en uygun renk hangisidir?
a) Siyah b) Kahverengi c) Bordo d) Gri e) Bej

2. Ona bir kazak alacaksınız. Sizce en uygun renk hangisidir?
a) Beyaz b) Kırmızı c) Mavi d) Yeşil e) Siyah

3. Aşağıdaki hediyelerden hangisine daha çok sevinir?
a) Manto b) Takı c) Altın saat d) Fotoğraf makinesi e) Bilgisayar

4. Eşiniz nasıl bir arabaya sahip olmak ister?
a) Rahat, sıradan bir araba b) Spor bir araba c) Mercedes d) BMW e) En iyi yerli araba

5. Yurtdışında nerede tatil yapmak ister?
a) Orta Asyab) Ortadoğu c) Avrupa d) Amerika e) Afrika

6. Hafta sonu küçük bir gezi için nereyi tercih eder?
a) Bodrum b) Yalova c) Paris d) Moskova e) Kahire

7. Aşağıdaki yemeklerden hangisini tercih eder?
a) Kurufasulye b) Balık c) Döner d) Açık büfe e) Makarna

8. Aşağıdakilerden hangisini tanımayı ister?
a) Beğenilen bir yazarı
b) En sevdiği politikacıyı
c) Önemli bir din adamını
d) Takdir ettiği bir sporcuyu
e) Sevdiği bir sanatçıyı

9. Aşağıdaki evlerden hangisine sahip olmak ister?
a) Dağ evi b) Kır evi c) Köy evi d) Deniz kenarında ev e) Şato gibi bir ev

10. Eşiniz sizin en çok hangi özellliğinizi beğenir?
a) Sesinizi b) Gözlerinizi c) Gülüşünüzü d) Ona karşı tutumunuzu e) Genel davranışlarınızı

11. Eşinizde aşağıdaki olumlu özelliklerden hangisi daha fazladır?
a) Dürüstlük b) Cesaret c) Soğukkanlılık d) Cömertlik e) Tutumluluk

12. Eşinizde aşağıdaki olumsuz özelliklerden hangisi daha azdır?
a) Acelecilik b) Yalancılık c) Korkaklık d) Cimrilik e) Savurganlık

13. Eşiniz sizinle beraber ne yapmaktan hoşlanır?
a) Müzik dinlemek b) Maç seyretmek c) Gezmek d) Sohbet etmek e) Yemek yemek

14. Eşiniz en çok neden nefret eder?
a) Soğuktan b) Yağmurdan c) Sıcaktan d) Fırtınadan e) Kalabalıktan

15. Ona en ağır gelen mecburiyet hangisidir?
a) Doktora gitmek
b) Kuyrukta beklemek
c) Hesap-kitap yapmak
d) Diş hekimine gitmek
e) Büyükleri ziyaret etmek

Değerlendirme:
Yanlışlarınız üç'ten azsa: Eşinizi çok iyi tanıyorsunuz. Demek ki birbirinizin zevklerini, hayallerini, eğilimlerini, ne hissettiğini, neyi sevdiğini, nelerden nefret ettiğini biliyorsunuz. Harika bir çift olmak için mükemmel bir altyapınız var. Sizi kutlamak gerekir.

Yanlışlarınız 3-6 arasındaysa: Eşiniz hakkında zaman zaman yanılıyorsunuz demektir. Endişelenmeyin, insanlar birbirlerine çok yakın olsalar da birbirini tam anlamıyla tanımak zordur. Kaygılanmayın, bildikleriniz sizi mutlu etmek için yeterli.

Yanlışlarınız 7-10 arasındaysa: Beraberliğinizin geçmişi çok eski değilse bu sonuç normaldir. Birbirinizi daha iyi tanımak için zamana ihtiyacınız olabilir. Ama eğer evliliğiniz uzun yıllara dayanıyorsa, bu sonuç ortada bir problem olduğunu gösterir. Eşiniz sessiz ya da diyaloğa kapalı biriyse, onun hissettiklerini hissetmek, düşündüklerini anlamak için çaba sarf etmelisiniz. Karşılıklı konuşmaya, tartışmaya, birbirinizi anlama çabalı iletişime ihtiyacınız var. İnsan ilişkileri monoloğa değil, diyaloğa dayanmalıdır. Beraber yaşadığınız olayları, konuları, kaygıları paylaşmalısınız. Diyalog eksikliğinizi görüp tamamlarsanız, daha mutlu bir beraberlik sizi bekler.

Yanlışlarınız 11-15 arasındaysa: Durum ciddi. Bu, eşiniz hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmediğiniz anlamına gelir. Yine de sakin olun. Bunun düzeltilmesi gereken bir durum olduğunu kabullenin, hatta itiraf edin. Mutlu olmak ve evliliğinizi uzun ömürlü kılmak için özel bir gayrete ve çözümler geliştirmeye ihtiyacınız olduğunu unutmayın.

Hatice Yaşar / Radikal

merhaba..

herkese selamlar.. yeni bir sayfada yeni bir başlangıçla beraber olmak dileğiyle..